Bir yere, bir şeye ait olmamak veya bir süreğenliğine eşlik edecek birilerini bulamamaktı asıl mesele. Bundandır ki hem göçebe hem mutsuz kaldım. Kendimi tanımaktan, tanımlamaktan acizken hangi kapının eşiğine kul olabilirdim ki. Bir bilinemezliğin içindeydim. Göçün bilinmezliği, bilinmezliğin göçü beslediği bir ruh ikliminde hergün biraz daha karasallaşırken en çok nefret biriktirdim içimde. Nihayetinde boz bir kırdan başka ne açabilirdi ki bu topraklarda. Ben o yola çıktığım ilk gün anlamalıydım bunu.
Şimdi en çok kendinden (rol) çalan ve hiçbir ıslah evinin iyi edemeyeceği bir huzursuzlukla yaşlanıyorum. Nerede ve neden kaybettiğini bilip, kaybettiklerimin telafisini mümkün kılacak bütün kapılardan yüz çeviren bir göçebeyim artık. Bozkır, tozunu doldururken ciğerlerime, hiçbir deterjan kokulu uykunun bana iyi gelmeyeceğini, sırtımı döndüğüm dünyada nereye göç edersem edeyim nihayetinde başlangıca varacağımı bilen modern bir cahilim ben. Her şeyi ölçmeye, tartmaya, tatmaya meraklı bir materyalist akledişi, bir bilim manyağı hassasiyetiyle kumar oynarken hayatım üzerine, aynı yolların farklı sonuçlar getireceğine inanacak kadar ruhunu kaybetmiş bir serseriyim.
Şimdi bu yolculuğun nerede biteceğini sorduğumda kendime, aklıma Cemil Meriç'in o güzel sözü geliyor:
"Belki de en değersiz şeyimizi kaybedince her şeyimizi kaybettiğimizi anladık; ruhumuzu."
Bu yolculuğun bittiğini her şeyimi, ruhumu, kaybedince fark edeceksem eğer, siz ruhuna fatihalarla bile anmayın beni. Çünkü bütün ömrüm bir hiç uğruna heba edilmiş olacak.
1 yorum:
Magento web tasarım olarak artık bloğunuzu sıklıkla takip ediyoruz yaptığınız paylaşımlar çok iyi , başarılarınızın ve paylaşımlarınızın devamını dileriz.
Yorum Gönder