18 Aralık 2008 Perşembe

Yorum ve Tarihi Gerçekler...

Bir keskin kalem bir kırık gözlük…

Öncelikle şunu belirterek başlamak istiyorum.Kuş uçar ,uçak da uçar öyleyse kuş ve uçak aynıdır gibi düz mantık üzerine kurulu eleştirileri hiçbir zaman kabul etmem.Osmanlının teokratik olmadığını düşünenler ‘şeyhülislam’ kelimesinin anlamını bilmiyorlar herhalde.Ya da padişahın aynı zamanda halife olduğunu.Halifelik teokratik bir unvan değil midir?Bu teokratik bir düzen değildir de nedir?Bir başka konu ise İran ve Malezya.Bu iki ülkede de şeriat yasaları vardır.Ama uygulamaları farklıdır.Yani aynı düzen farklı uygulanmaktadır.Buradan çıkaracağımız sonuç aynı rejim bile olsa uygulamaların iç dinamiklere göre değişiklik göstereceğidir.Başka bir konu ise topraklarımızda hiçbir zaman irtica olmadığını iddaa edenlerle ilgili.Şeyh Sait isyanı ‘din elden gidiyor’ diye çıkarılmamış mıydı?Ne oldu din elden gitti mi?İnsanlar artık dinsiz mi?Bu emperyalist güçlerin Türkiye Cumhuriyeti’ni zayıflatmaya çalışması değil miydi?Eleştirilerin amacı ise başlı başına bir tartışma konusu.Zıt fikirlerin karşılaştırılması ve aynı ortamda dile getirilebilmesi demokrasinin güzelliğidir.Fakat bu eleştiriler sadece karalama ve yalanlama amaçlı olursa iş değişir.Buna örnek olarak Osmanlı Cumhuriyeti’nin dini yönetime dayalı yapısını unutup sadece yalanlama amaçlı olan ‘’’’’’bazılarının’’’’’’’ yazılarıdır.Bir görüşe katılmamak ile o görüşü yalanlamak için her çareye başvurmak ayrı şeydir.Blogumuzda güncel olaylara veya yakın tarihimize değinmeye çalışıyorum.Yazı yazmamın amacı insanlara bir düşünceyi aşılamak değil farklı bakış açıları yaratmaktır.Yazılarımı katılmadığım diğer görüşleri tarihi gerçekleri saptırarak ve alakasız küçümsemelere ayırmadım.Bilmem anlatabiliyor muyum?Blogda yazan malum arkadaşımıza da aynı şeyi tavsiye ediyorum.Bir yazıya fikir beyan edip evet bu doğru ama şu da yanlış demek bir erdemdir.Dünya tarihinde ilericilere her zaman bir kulp takılmıştır.Ama dünyada ilerlemeyi hiçbir zihniyet engelleyememiştir.Matbaayı yasaklayanlar bile…
Deniz IŞIK

1 yorum:

atakhan mikhael dedi ki...

yazar arkadaşımız ne işle meşgul acaba? tarih ile bu kadar kesin ifadelerle konuşuyor ki ben bir tarihçi adayı olarak şaşırdım. bizler bile bu kadar kesin ifadelerden çekiniyoruz.

yazıya gelirsek; osmanlı devleti teokrasi ile yönetiliyordu yönetilmiyordu tartışmaları gayet abes ve gereksizdir bence. günümüz bakış açısı ile o dönemde yaşamış ve bir çok zaman değişerek kendi sistemini kurmuş bir devleti tabiri caizse kendi dünya görüşlerimizle damgalamak hoş bir durum değil. bu iki görüşü destekleyenler için geçerli.

yazıda birkaç örnek verilmiş. ilk olarak şeyh'ül-islam kavramı lise tarih kitapları ile anlaşılacak bir konu değildir. uzun uzun anlatacak değilim ama iki örnek sanırım yeterli olacaktır. ilki osmanlı devleti içinde önemli bir yeri olan ebussuud efendi'dir. kendisi klasik dönem içinde çeşitili fetvaları ile osmanlı döneminin genel yapısına katkıda bulunmuştur. aynı zat vakıfların para kullanması ile ilgili bir fetva vermiştir. bu fetva ile vakıflar günümüzde faiz dediğimiz para yönetimi hakkında yetkili olmuşlardır. ebussuud faiz'in ne olduğunu yada günah olduğunu bilmiyor muydu? biliyordu ama devletin ekonomik yapısının sekteye uğramaması için onay vermişti. yani "teokratik" osmanlı faize göz yummuştu. peki ebussuud neden buna göz yummuştu çünkü bu fetvayı kendisi vermese bir başkası verecekti.

örneğin mehmet II. bosna'da bir kaleyi üç uyarı içinde teslim etmesine rağmen yağmalatmıştı bu islami hukuka karşıydı. şeyh'ül-islam buna karşı çıktığı için azl edilmiş ve yeni şeyh'ül-islam onayı vermişti.

şeyh sait isyanı içinse tamamen dini içerikli demek yanlış olacaktır. osmanlı döneminden beri süregelen kürt isyanlarının devamı olup din sadece kıvılcım olmuştur. bunun yanı sıra şunu da belirtmek isterim. bu isyanın ingiltere'ye avantaj sağlaması farklı birşeydir ingiltere tarafından çıkartılmış olması farklı.

umarım faydalı olabilmişimdir.