4 Şubat 2011 Cuma

Kendini Tanrı Zannedenlere: Mübarek Olsun

İki yüzlü batı.
Medeniyet dişi kalmamış sırtlan sürüsü.
Canlı canlı avını yiyen zalimler.
İşte onlar, o batılı sırtlanlar, uluslar arası medyanın servis ettiği görüntülerden anladığımız kadarıyla kan kokan nefesleriyle "mübarek bir zafer" kazanmak üzereler.

Lawrence'ın açtığı yolda cetvelle çizilen haritaların zalim diktaları yine aynı efendilerin oyunlarıyla devrilmek üzere.Dün imparatorluklardan ulus-devlet yaratan küresel oyuncular, bugün sınırların dahi kalktığı bir coca cola küreselleşmesini dayatma peşindeler.

Evet Coca Cola küreselleşmesi: aynı tat, aynı koku, aynı ebad, aynı ses, aynı söz, aynı haz,aynı, aynı, aynı.
Lawrence'ın açtığı bu yolları önce ihanetle,kanla,parayla döşeyenler şimdi demokrasiyle döşüyorlar zafere giden yollarını.Aynı işte herşey aynı,düzen aynı,işleyiş aynı, tezgah aynı, sadece isimler farklı. Kan içmiyorlar da artık, ruj sürüyorlar şehvetli dudaklarına. Kravatlı beyler var masalarda, kibarlaştık biraz daha anlayacağınız hepsi bu.

Kadından çocuğa çevreden diğer yaratıkları koruma amacıyla kurulan uluslararası kuruluşların maskesiyle yapıyorlar işlerini, şehvetli eller ve ihtiraslı gözlerle.

Örneğin: Nato/BM işbirliğiyle Balkanları bölen batı, referandumla kıbrıs'ı birleştirmeye çalışırken, başka bir referandumla sudanı bölüyor ve yine aynı batı osmanlı-arap milliyetçiliği kavgasıyla yüzyıl önce yaptığı şimdi arabı araba kırdırarak değil ülkeleri; sokakları, evleri, kalpleri ayırıyor birbirinden.

Asıl sorun şu: aş, iş, ekmek, vicdan, ahlak, hakkaniyet için tunus'tan mısır'a, yemen'den suriye'ye içten içe kaynayan kitleler modern firavunların tahtlarını başlarına geçirmek isterlerken neden öykünürler Türkiye'ye? Ukrayna ve Gürcistan örneği bu kadar gözönündeyken putlarını yıkmaya çalıştıkları mübarek gibilerin yerine Yuşçenkoları,Saakaşvilileri,Otunbayevaların oturması görünürde iyi olmasının albenisi midir kitleleri cezbeden?

Demokrasi ölümü gösterip sıtmaya razı etmek midir? Bak biz gidersek "kötü amcalar" yeniden gelir söylemiyle saddam hüseyinlerin açık oy gizli tasnifini, modern zamanlarda uygulamaya geçirmek midir demokrasi?

Daha acı olanı da şu ki: İran'ın Lübnan üzerinden açtığı karta, Tunus ve Mısırla cevap veren küresel oyuncular karşısında, sıfır sorunlu "mükemmel" dış politikasıyla İsraili düşman denizinden kurtarırken İran'ı batı karşısında yalnızlaştıran Türkiye'nin, bu oyunda Kuzey Irak üzerinden benzer bir dayatmayla karşı karşıya kaldığı zaman, sıfır sorunlu politikanın sonucu elindeki koca bir sıfırla Ankara'da iyice sıkımış bir pozisyonda olacağı gerçeğidir.

Coca Cola küreselleşmesi diyorlar ya, işte öyle,aynı tad, aynı renk, aynı koku, aynı haz.Uyuşturucu bir etki.Kaybetmeye yeminli, kavgaya Habil ve Kabille başlayan kanlı topraklar.

Sonuç olarak belki kötümser bir senaryo ama özetle durum şu: Şah'ın devrilmesiyle, ortadoğuda İsrail'in güvenliğini sağlamak için Türkiye üzerindeki ambargoları kaldırıp, 12 Eylül'e ışık yakanlar ve o dönem darbe için şartların yeterince olgunlaşmadığını söyleyen zat-ı muhteremlerin işbirliğinin Türkiyeyi savurduğu yer, alevler içerisinde yaşlı adamı kurtarmak yerine çantasını kurtarmak için geri dönen birey profiliyse, Mısır düştükten sonra benzer bir ayaklanma askeri manevralar eşliğiyle İran'da gerçekleşecek olan modern Şaha dönüş ışığında Kuzey Irak faktörü de göz önüne alınarak tüm resim incelendiğinde Türkiye'ye ne olur dersiniz?

Hiç yorum yok: