1 Eylül 2011 Perşembe

Not Defterime Düşenler...


Sayfa 135
Paulo Coelho / Zahir

"Bugün bir tren istasyonuna gittim ve öğrendim ki tren raylarının birbirinden uzaklığı daima 143.5 santimetre ya da 4 fit ve 8.5 inç olurmuş. Neden böylesine saçma bir ölçü?"

"İlk tren vagonlarını yaptıklarında insanlar at arabalarını yaparken kullandıkları aletleri kullanıyorlarmış. Peki vagonların tekerlekleri arasında neden bu kadar uzaklık var? Çünkü arabaların geçtiği eski yolların genişliği bu kadarmış. Ve neden? Çünkü onların savaş arabaları iki atla çekiliyormuş ve atlar yan yana durduğunda, genişlikleri 143.5 santimetreymiş. "Böylece benim bugün gördüğüm, her biri birer sanat eseri olan hızlı trenlerimizin kullandığı rayların arasındaki uzaklık Romalılar tarafından belirlenmiş. İnsanlar Amerika Birleşik Devletleri'ne gittiğinde ve orada tren yolları inşa etmeye başladıklarında bu genişliği değiştirmeye gerek duymamışlar ve o şekilde kalmış. Bu uzay mekiklerinin yapımını bile etkilemiş. Amerikalı mühendisler yakıt tanklarının daha geniş olması gerektiğini düşünmüşler, fakat tanklar Utah'da imal ediliyor ve oradan Florida'daki uzay merkezine trenle nakledil meleri gerekiyormuş ve trenlerin bu yolda geçecekleri tünellerden, daha geniş hiçbir şey geçemiyormuş. Ve böylelikle onlar da Romalıların ideal olduğuna karar verdiği bu ölçüyü kabul etmek zorunda kalmışlar. Peki bütün bunların evlilikle ne ilgisi var diyeceksiniz?"

"Tarihte belli bir noktada birisi dönüyor ve diyor ki: 'İki insan evlendiğinde hayatlarının geri kalanı boyunca, donmuş gibi bir arada kalmalılar.' Aynı iki ray gibi yan yana uzayıp gideceksin, daima aranda aynı uzaklığı bırakarak. Hatta zaman zaman biriniz biraz daha uzağa gitmeyi yada biraz daha yaklaşmayı istese bile, bu kurallara aykırı. Kurallar diyor ki: 'Mantıklı ol, geleceği düşün, çocuklarını düşün. Değişemezsin, hareket noktasından varacağın yere kadar, birbirleriyle aralarında aynı uzaklığı koruyan iki tren rayı gibi olmak zorundasın."

"Kurallar aşkın değişmesine izin vermezler ya da önceleri büyüyüp sonra yarı yolda azalmasına da,bu çok tehlikelidir. Ve böylece ilk birkaç yılın hevesinden sonra çiftler aynı uzaklığı, aynı sağlamlığı, aynı işlevsel doğallığı sürdürürler. Senin amacın türlerin devamını sağlayıp onları geleceğe taşımaktır. Çocuklarınız yalnızca siz nasılsanız öyle kaldığınızda mutlu olacaklar 143.5 santimetre uzaklıkta. Asla değişmeyen bazı şeyler yüzünden mutsuzsan, onları düşün, dünyaya getirdiğin çocukları düşün."

"Komşularını düşün. Onlara mutlu olduğunu göster, Pazar günleri kızarmış biftek ye, televizyon seyret, topluma hizmet et. Toplumu düşün. Herkesin tam uyum içinde olduğunu düşüneceği şekilde giyin. Etrafına asla bakma, birisi seni izliyor olabilir ve bu da onu ayartabilir, o zaman bu boşanmak, kriz, depresyon demektir."

"Bütün fotoğraflarda gülümse. Fotoğrafları salona koy, böylece herkes onları görebilir. Çimleri kes, bir sporla uğraş ah, evet, uzun bir zaman hareketsiz kalacağın için mutlaka spor yapmalısın. Spor yeterli olmazsa estetik cerrahi yaptırırsın. Fakat asla unutma, bu kurallar çok yıllar önce ortaya çıktı ve onlara saygı göstermek gerekiyor. Bu kuralları kim koydu? Bu önemli değil. Onları sorgulamayın çünkü daima bu kuralları uygulayacaklar, hatta siz istemeseniz bile."

2 yorum:

Adsız dedi ki...

kitabı okuyalı bayağı oldu ama orda hatırladığım şeylerden biri de bir itfaiyeci üzerinden anlatılan kısımdı, aynen demiryolları gibi, orası da çok etkileyiciydi.iyi okumalar

Tuvana dedi ki...

sayfa 170
"-Marie, farz et ki, iki itfaiyeci küçük bir yangını söndürmek üzere ormana girdiler. Sonra işlerini bitirip bir nehir kenarına vardıklarında birinin yüzü tümüyle siyaha bulanmışken diğerinin yüzü tertemizdir. Sorum şu: Bu ikisinden hangisi yüzünü yıkayacaktır sence?

- Aptalca bir soru bu. Elbette yüzü kirli olan.

- Hayır, yüzü kirli olan diğerine bakacak ve kendi yüzünün de onunki gibi olduğunu sanacak. Ve tersine yüzü temiz olan da yüzü kir içinde olan meslektaşını görüp kendi kendine: Ben de kirlenmiş olmalıyım. En iyisi yıkanayım diyecektir.


- Ne anlatmaya çalışıyorsun?

- Demek istiyorum ki, hastanede geçirdiğim süre içinde, sevdiğim kadınlarda hep kendimi aradığımı anladım. Onların sevgi dolu, tertemiz yüzlerine bakıyor ve o yüzlerde kendi yüzümün yansımasını görüyordum. Onlar, diğer yandan bana bakıyorlar ve yüzümdeki kiri görüyorlardı; ne kadar akıllı ya da ne kadar özgüvenli olurlarsa olsunlar, kendi yansımalarını bende görmeyi bırakıp olduklarından çok daha kötü olduklarını düşündüler. Lütfen, bunun sana olmasına izin verme."

Benim de hoşuma giden bir tespitti bu. Bitmesine az kaldı. Teşekkür ederim :))