Ve işte sayın mumcu'nun açıklamaları:
...CHP'nin muhalefet tarzının, ''Türkiye'de sağ seçmeni bir kutuplaşma duygusuna ittiğini, mitingler ve cumhurbaşkanlığı seçiminin de bu kutuplaşma tutumunu derinleştirdiğini'' ifade eden Erkan Mumcu, ''DP projesi işletilebilseydi, dengeleri değiştirecek bir sonuç almak mümkün olacaktı. Ama, bu seçimde değişen bir şey olmayacak. CHP, gücünü MHP ile paylaşacak ve 25 civarında da bağımsız üye Meclis'e girecek'' dedi.
''Türkiye'de iktidarı ancak iktisat değiştirir. Türkiye'nin bankacılık sektöründe yabancı sermayeye açılabilir bir yüzde 40'lık pay daha var. Enerji özelleştirmeleri ve medyada yabancı sermayeye yönelik kısıtların kalkmasıyla Türkiye'ye girmesi beklenebilecek sermayenin 120 milyar dolardan az olmayacağını öngörüyorum. Bu da 4 yıllık cari açığın karşılanabileceği bir finansman yaratacaktır. Dolayısıyla küresel sistemden gelecek bir domino etkisi veya Orta Doğu'dan bulaşacak bir problem dışında yeni dönemde geride bıraktığımız 4 yıla göre değişen bir şey olmayacak. Değişen sadece gelir adaletsizliğinin derinleşmesi, Türkiye'nin üretim kapasitelerinin daralması ve borçlanma düzeyinin artması olacak.
5 yıldır kemer sıkmaya alıştırılan Türk milleti, tasarruflarının kendine değil de başkalarına gitmesine itiraz edeceğe benzemiyor. Çünkü insanların bir kısmına Müslüman olmak bir kısmına da laik olmak yetiyor. Bu denge, ancak satacak bir şey kalmadığında bozulur. Ama, artık bu bir yıkım ve yeniden inşa olacaktır. Böyle olmasın diye bir mücadele verdik. Ama bunun böyle olmasından yarar elde edenler galip geldiler. Bu seçim bir şey değiştirmeyecek. Bu 120 milyar dolarlık yabancı sermayeyle Türkiye'nin pazar olarak satın alınması tamamlanmadan AKP iktidarını kimse indiremez.
Benim için önemli olan sistem mekaniğinin değiştirilebilmiş olmasıydı. Cumhurbaşkanını halkın seçmesine ilişkin anayasa değişikliği bu yönde atılmış büyük bir adımdı. Ama Erdoğan'ın beyanlarından anlıyorum ki, sistemin esasına ilişkin hiçbir şey değişmeyecek.''
''Türkiye'de iktidarı ancak iktisat değiştirir. Türkiye'nin bankacılık sektöründe yabancı sermayeye açılabilir bir yüzde 40'lık pay daha var. Enerji özelleştirmeleri ve medyada yabancı sermayeye yönelik kısıtların kalkmasıyla Türkiye'ye girmesi beklenebilecek sermayenin 120 milyar dolardan az olmayacağını öngörüyorum. Bu da 4 yıllık cari açığın karşılanabileceği bir finansman yaratacaktır. Dolayısıyla küresel sistemden gelecek bir domino etkisi veya Orta Doğu'dan bulaşacak bir problem dışında yeni dönemde geride bıraktığımız 4 yıla göre değişen bir şey olmayacak. Değişen sadece gelir adaletsizliğinin derinleşmesi, Türkiye'nin üretim kapasitelerinin daralması ve borçlanma düzeyinin artması olacak.
5 yıldır kemer sıkmaya alıştırılan Türk milleti, tasarruflarının kendine değil de başkalarına gitmesine itiraz edeceğe benzemiyor. Çünkü insanların bir kısmına Müslüman olmak bir kısmına da laik olmak yetiyor. Bu denge, ancak satacak bir şey kalmadığında bozulur. Ama, artık bu bir yıkım ve yeniden inşa olacaktır. Böyle olmasın diye bir mücadele verdik. Ama bunun böyle olmasından yarar elde edenler galip geldiler. Bu seçim bir şey değiştirmeyecek. Bu 120 milyar dolarlık yabancı sermayeyle Türkiye'nin pazar olarak satın alınması tamamlanmadan AKP iktidarını kimse indiremez.
Benim için önemli olan sistem mekaniğinin değiştirilebilmiş olmasıydı. Cumhurbaşkanını halkın seçmesine ilişkin anayasa değişikliği bu yönde atılmış büyük bir adımdı. Ama Erdoğan'ın beyanlarından anlıyorum ki, sistemin esasına ilişkin hiçbir şey değişmeyecek.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder