30 Ocak 2008 Çarşamba

ŞİDDET, TOPLUM VE EĞİTİM

Şiddetin ve barbarca davranışların günlük hayatımızda yaşandığı ve küçük çocuklara kadar uzandığı bir toplumda yaşadığımız için, böyle bir konuyu değerlendirmeye gerek duydum. Şiddet olaylarının toplumdaki yeri, üzerinde durmamız gereken önemli bir konudur.

Acaba biz bir toplum olarak şiddete ne kadar yatkınız? Hemen hemen her gün şiddet olaylarıyla karşılaşıyoruz. Ne zaman bir haber programı izlesek en az birkaç şiddet olayı vardır. Kimisi aile içi şiddete maruz kalırken, kimisi de çevresi tarafından şiddet görmektedir. Sizce kimler şiddete başvurur? Tabiî ki zayıf, duygu ve düşüncelerini sözleriyle ifade edemeyen, medeniyetten yoksun kişiler. Bir insan kendisini tam olarak ifade edebiliyorsa niye şiddete başvursun ki. Zaten istediğini yaptırabilen, duygularını sözleriyle ifade eden, toplum içinde kabul görmüş bir kişi inanın hiçbir şekilde şiddete başvurmaz.

Birde kişilerin yetiştiği toplum çok önemlidir. Filimler de görmüşsünüzdür şiddete başvuran, kavgacı, katil ruhlu kişilerin geçmişine bakıldığı zaman hemen hemen hepsi aile içi şiddete uğramış, anne, baba ve çevresi tarafından sevgi gösterilmeyen, sürekli dayak yiyen, dışlanmış kişilerdir.

Eğer bir yetişkin bir ocuğu dövüyorsa, ya da bir erkek bir kadını dövüyorsa elbette ki bu davranış ilkel, saldırgan iç tepkilerin varlığı ile açıklanır. Ama iyi eğitim görmüş bir fert davranışlarını denetleyebilir. Toplum eğitim sürecinden geçtikçe çocuklara karşı daha iyi davranma ve şiddetten kaçınma eğilimi artıyor. Bunda eğitimin payı kadar daha ileri kültürlerden faydalanmanın payı da vardır. Ama unutmayalım ki her şeyin başı eğitimdir.
Eğitim görmüş ve olgun bir insan zayıf ve güçlü yönlerini tanıyıp heyecan ve içgüdülerini yönlendirmesini bilen insandır. Heyecan ve içgüdülerini yönlendiremeyen bir insan içgüdüsünün ve öz benliğinin esiri olur. Aynı zamanda eğitimli biri insani duyguları yok sayamaz. Onları yönlendirir ve terbiye eder. Mesela kızmak insani bir duygudur. Eğer terbiye edilirse insanın ve hakikatin değer ve onurunu korur. Eğer terbiye edilmezse, bir zaafa dönüşür ve insanı tutsak eder. Aynı şekilde hüzünde bir insani duygu olmanın yanında bir imkândır da. Yerinde kullanıldığı zaman insanın ruhunu inceltir, insana iç derinlik ve bilgelik kazandırır. Ancak bir melankoliye dönüşür ve kronikleşirse, o zaman bir hastalık halini alır ve insandaki yaşama sevincini ve direncini yok eder. Bunun sonucu olarak insan bunalıma düşer, hem kendisine hem de çevresindeki insanlara zarar vermekten çekinmez. Bunları önlemenin tek yolu da eğitimdir. Unutmayın ki şiddet ve dayak hiçbir şeyi düzeltmez, daha da kötüye sürükler.
Hani derler ya “dayak cennetten çıkmıştır” ama şunu bilmenizi istiyorum ki iyi bir şey olsaydı cennetten çıkmazdı. Buna eminim.

Sizinde katılacağınızı umuyorum.

Hiç yorum yok: