Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her
şeyi bilirmiş...Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar
dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada
görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.Derken bir gün uzak bir ülkede
bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan
dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye
karar vermişler.Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın
tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe
doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan
aşkını hatırlayıp;papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese
kapatılırmış);Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;baykuş yıkıntılarını özlemiş,balıkçıl
kuşu bataklığını.Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.Ve nihayet beş vadiden
geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün
kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.Simurg'un yuvasını
bulunca ögrenmişler ki;"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.Onların hepsi Simurg'muş. Her
biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da
yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için
kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda,
tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.
16 Haziran 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder