16 Haziran 2009 Salı

Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her

şeyi bilirmiş...Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar

dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada

görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.Derken bir gün uzak bir ülkede

bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan

dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye

karar vermişler.Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın

tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe

doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan

aşkını hatırlayıp;papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese

kapatılırmış);Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;baykuş yıkıntılarını özlemiş,balıkçıl

kuşu bataklığını.Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.Ve nihayet beş vadiden

geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün

kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.Simurg'un yuvasını

bulunca ögrenmişler ki;"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.Onların hepsi Simurg'muş. Her

biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da

yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için

kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda,

tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Hiç yorum yok: