5 Mayıs 2010 Çarşamba

Rövanşı Bir Maç Zannetmek

Genel Başkan Diktasına dayanan bir siyasi düzenin meclisinde demokrasi nutuklarından belaltı siyasi çalışmalara kadar bir dizi "renkli" görüntü izliyoruz.

Anayasal demokrasimizi "daha demokrat veya demokrat" forma sokmak isteyen hükümetin 327'ye karşı 337 "rövanş"ını aldığı bugünlerde aslında alınması gereken rövanşın 367 olması gerektiğini gözden kaçırıyoruz.

Nasıl mı?

12 Eylül rejimi sistemi cumhurbaşkanlığı ve onun güdümündeki yargı mekanizmasının etki alanına göre dizayn etti.Çankaya'ya her seçimde çeşitli darbelerle hep "Kenan Evren gibi" profile sahip insanların çıkacağı düşüncesiyle organize edildi.

367 krizinin patlak vermesindeki en büyük etken de Hayrünnisa Gül'ün başının kapalı olmasından öte,fikren bürokratik devlet aygıtıyla uyuşmayacağı düşünülen bir ismin oraya çıkmasının verdiği rahatsızlıktı.

Bugünlerde üzerinde hararetle tartıştığımız anaya değişikliklerini işte bu minval üzerinden tartışmalıyız.Bugün yapılan değişiklikler sakat kalmaya,sistemi derin bir kaosun içine sürüklemeye mahkumdur.

Çünkü dünün darbecileri nasıl Çankaya'ya Süleyman Demirel,Kenan Evren gibi insanların çıkacağını düşünerek sistemi ona göre organize ettilerse,Akp'de iktidar aygıtını hep elinde tutacağı saikiyle hareket etmekte ve Türkiye'yi sonu belli olmayan bir karanlığa sürüklemektedir.

Yapılması gereken akp kriterlerine göre değil çağdaş demokrasi normlarına göre siyasi partiler kanunu,seçim kanunu ve cumhurbaşkanlığı makamını "yarı başkanlık" sistemine göre dizayn etmektir.

Bugünkü yapılanlarla varılacak olan yer 1940'larda yaşanan Chp-Devlet eşleşmesinin,21. yüzyılda akp-millet elele masalıyla akp-devlet eşleşmesine dönüşmesinden başka birşey olmayacaktır.

Yapılan düzenlemeler,yukarıda yapılmasının çok ama çok gerekli olduğuna inandığım düzenlemelerin yapılmadığı bir durumda yürütmenin,dolayısıyla parti sorumsuzluğunun (tek başına iktidarda göz önüne alındığında) yasal güvenceye alınması demektir.Aynen 12 Eylül Anayasasının Cumhurbaşkanını sorumsuz kılması gibi siyasi bir keyfiyete yol açacaktır.

Sistem belirtilen temeller üzerinde yeniden reorganize edildiğinde etkin kuvvetler ayrılığıyla Türkiye önemli bir viraj almış olacak ve düne göre daha rasyonel bir siyasi yapıya kavuşacak olan toplum kendi dinamikleri ve özgüveniyle hareket edecek ve hakettiği seviyeye ulaşacaktır;yeter ki anayasayı tam bir demokrasi manifestosu haline getirebilin.

Daha da önemlisi...

2011 genel ve 2012 cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine oyun kurucuların ne planladığı bilinemez ama demokrasi yamalı bohça olmadan,bir kez olsun birşeyi de tam olarak hakkıyla yapın.

Hiç yorum yok: