28 Aralık 2010 Salı

Hakikat Duvarını Yıkan İktidarın Sincan Tankları

Küçüktüm,küçücüktüm diye başlayan bir nazım şiirindeki gibiydim.Çocuk aklı unutur,hatırlamaz,oyun zanneder güler geçer sanırdım,geçmedi.Ne kitaplardan okuduğum prag baharını ezen sovyet tanklarını ne de televizyondan izlediği sincan tanklarını unuttum ve zamanla gördüm ki prag baharını ezen sovyet tanklarından fazla bir farkı yoktu sincan tanklarının.

Şimdilerde ne oluyor biliyor musunuz;dün iktidarı ezen sincan tanklarının yerini,iktidarın yanlışlarına sesini yükselten vicdanlı bireyleri ezen sivil,aydın,muhafazakar/liberal demokrat,dindar sivil toplum örgütleri,iktidarın sincan tankları olarak eziyorlar baharda açan çiçekleri.

Küçüktüm,küçücüktüm,büyüyecektim ezdiler.
Bahar geliyor,yeşerecek ümitler,demokrasimiz boy verecek diye umutla sandığa gidip %47'leri-58'leri gömen sizleri ezdiler.

Yok sayıyorlar artık sizleri de,habis bir ur gibi sadece bizi değil,içten içe kendilerini yiyorlar artık. Yazık ki Düşmanı yenen orduların içerde hain avına çıkması gibi,gölgesinden korkan bir ruh halindesiniz.

Kanuni'nin maddi ve manevi doyuma ulaşan bir toplumu hizaya çekmek için kanunlarla düzen kurmaya çalıştığı osmanlı gibiyiz ve ayarın çoktan kaçtığının farkında değiliz.

Hürremler entrikalarını haremlerinden sokaklara taşırmış,Rüstem paşalar sarmış sarayları.
Sokaklardaki imansızlığımızı mekanın temizleyeceğini düşünerek o şaşalı sarayların dibine inşa ettiğimiz modern/nezih/elit camiler...
İte kaka çıktığı minberde kendi sesini duyamayacak kadar imanı eksilmiş bir imam...
Hakikatı solmuş bir mihrap...
O mihraba tüm yüzsüzlüğüyle yüz vurup,içindeki son hakikat kırıntısıyla sana yalvaran bizler.

Hepimiz aynı saftayız,yanyana omuz omuza.Değil kanunları,Allah'ın kitabını kalplerinden,gözlerinden,vicdanlarından sakınanlarla aynı camilerde aynı saftayız.Ali kafirdir diye onlarca yıl hutbelerde zihin yıkayan emevi zihniyetinin imansızlığında eşitlendik hepimiz.

Zahiren eşitlenirken onlarla,senin dinini dilimizde,kalbimizde sessizce zikredip,geleceğine inandığımız güzel günler için umudumuzu bir gonca gibi sakınıp korumaya çalışırken,yaktılar camileri,yıktılar kütüphaneleri,dilimizi aldılar bizden,seni her gün aynı inançla anarken dilimizi aldılar önce.Kıstılar sesimizi.Fikirlerin dilsiz de yayıldığını bildiklerinden vicdanlarımızı susturmak için deli diye damgalamaya çalıştılar,hakikat dolu fikirlerimizi kılıçlarının uçlarındaki kuran sayfaları yaptılar.Moğol istilasına uğramış Bağdat'a çevirdiler hakikatlerimizi.

Hakikatin yıkıntıları dolaşırken keyifle,enkaz devraldık dediler öncekiler gibi,adımız hıdır geldiğimiz noktada elimizden gelen budur;size daha iyisini vadedenler sapıtmışlardır dediler.

Görmediler,görmek istemediler,kendi yıktıkları hakikatlerin üzerine inşa ettikleri sahte cennetlere kurulup işler yolunda demek ve bunu cümle aleme kabul ettirmek,karşı çıkanları susturmak için kendi iktidarlarının sincan tanklarını yarattılar;yıkamadıkları hakikatleri,sahte belgeler,uydurma tanıklar,yalan haberlerle yıkmaya/itibarsızlaştırmaya çalıştılar.

Biz şimdi dün moğolların bugün abd'nin istilasında yıkılan bağdat gibiyiz,ali kafirdir diyen imamı duyan ama sesini çıkarmayacak kadar imanı noksan müslümanlardanız.

Küçüktüm küçücüktüm,hiç büyüyemedi umutlarım,ezdiler,prag baharını ezen sovyet tankları gibi iktidarın sincan tankları da ezip geçti içimizde açan goncaları.Sustum,duyduğum yalanlara alıştı kulaklarım.

Paletlerin unufak ettiği gerçeklerin üzerine inşa edilenleri kanıksadım.Boşuna dememişti ünlü düşünür: "gözün gördüğüne beyin alışır." diye.

Alıştım,alıştık,artık omuz omuzayız aynı safta,aynı imansızlıkla.
Hakikati solmuş mihrabımızın;kıble diye önünde eğilip kalktığımız,ceplerimiz doldukça dev aynasında büyüyen benliğimiz olmuş da haberimiz yok.

Sen bizleri affet,dilimize Hz.Ali'nin,kalbimize Hz.Ömer'in cesaretini ver.
Son anımızda tüm kirlenmişliğimize rağmen hakikati söyleyecek bir nefes ver bize...

Hiç yorum yok: