9 Kasım 2011 Çarşamba

Bir Gün



Dexter ve Emma’nın ilk tanıştıkları yer 1988 yılındaki mezuniyet balosu ile başlar her şey ve her yıl 15 Temmuz’da Em ve Dex’in hayatlarından kesitlerle geçer kitap ve film… Birbirine oldukça zıt iki insan ama yıllarca kopamayan bir arkadaşlık belki de aşk?

Önce kitabını okudum ardından sinemada filmini izledim. Kitabın o büyüsüne aşık oldum tekrar. Yani kafamda sahneleri kurup kahramanları oynatmak…Uzun bir kitap ve her anlatılan elbette filmde anlatılamaz. Fakat filmi izlerken konunun aslında orada geçen başka alt konuları kafamda dönmesi çok hoşuma gidiyor. Filminde yıllar o kadar hızlı geçiyor ki belki tadını o kadar çıkartamayabilirsiniz. O yüzden kitabını okuyup gitmeniz daha güzel olur yoksa hızla geçen yıllardan bir şey anlamadan film bitmiş olur. Ayrıca kitap 20 yıl iki insan diye anlatır hikâyeyi fakat filmde 2011 de bitiyor hikâye. Ne düşündülerse artık 2 yıl eklerken bilemedim.

Aslında çok değişik bir kitap değil. Hayatınızı asla değiştirmez. Fakat okuduktan sonra kendinizden bir parça bulabilirsiniz. Ben kendi hayatıma bakınca üniversite biteli 2 yıl olmak üzere ve hayat çok hızlı geçiyor. Kitapta anlatılan 20 yıl gibi o günlerde sanki çok uzak değil sanırım diyorsunuz. Bazen sıkıldığım, bazen gülüp, bazen de hüzünlendiğim bir kitap oldu.

Kitabın arkasında yazan ‘’Bütün hayatınızı, aradığınızın tam önünüzde olduğunu fark edemeden yaşayabilirsiniz’’ sözü çekmişti beni bu kitaba. Cevabı var mı derseniz yok sanırım. Hayat sizi öyle bir savurur ki bazen ne önünüzü görürsünüz ne de önünüzde ki sizi görür. Kalbiniz de sizinle savrulur gider…

Kitabın ve senaryonun yazarı David Nicholls. Emma’yı Anne Hathaway ve Dexter’ı Jim Sturgess canladırıyor.

Tatilin son gününde izlenmeye değer bir film ya da okunmaya değer bir kitap olur belki de sizin için...


Hiç yorum yok: