30 Eylül 2007 Pazar

Yine,Yeni,Yeniden

Yeniden sizlerle buluşmak güzel uzun zaman oldu birşeyler söylemeyeli ama görüyoruz ki hep aynı şeyler konuşuluyor ülkemde...
Bir kazık çakmışlar bir yere,boyunumuza da bir ip geçirmişler etrafında dönüp duruyoruz hatta bazen boynumuza dolanıyor tam öleceğiz derken çözülüveriyor düğümler ve işin garip tarafı kazığı çakanlar da ve ipi boynumuza dolayanlar da bu ülke siyasetinin son elli yılına kazık çakmış dinazorlar.Evet yanlış duymadınız dinazor diyorum.Bırakın dünyayı kendi ülkesini bile anlayamayacak kadar sığ olan bu zavallı yaratıklar,50 yıldır hep aynı şeyleri konuşuyor hep aynı şarkıyı söylüyorlar ve her seçim gecesi sonrasında da "kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime" moduna giriyorlar ama nafile huylu huyundan vazgeçmiyor;bir kaç hafta sonrada eski tas eski hamam..

Ve gidip geliyoruz çizdiğimiz çemberde hep bir başörtüsüne takılıyoruz,başa bağlanan bir örtü "idam ipi" gibi Türk demokrasisinin boynunda ama mevcut iktidar çözmek istememesine rağmen gerilim çıkarmaya ve bu gerilimden nemalanmaya devam ediyor ve biz televizyon ekranlarının başında laikler-dindarlar,cumhuriyetçiler-demokratlar gibi kamplara ayrılıp kıvama getiriliyoruz o arada ne mi oluyor?Birileri yüzlerce kilo bombayı Ankaranın göbeğine getiriyor,bu vatanın evladı bir yerlerde şehit düşüyor,birileri ihaleleri bağlıyor amerikalarda,müttefikimiz amerika pjak'a yani dolaylı olarak pkk'ya silah veriyor,israil yakıt tankını suriye sınırımıza bırakıyor,bakanlar özelleştirme adı altında hangi kurumların kimlere verileceği konusunda pazarlıklar yapıyorken,biz hala anayasa'yı daha doğrusu başörtüsünü tartışıyoruz.

Utançla ve ibretle seyrediyorum:ülkem bölgedeki ve dünyadaki tüm süreçlerden dışlanırken adeta taşeron ülke olurken,eğitimden sağlığa,ekonomiden adalete herşey ama herşey görünenin aksine tersine giderken ve gözümüzü boyamak için kartel medya çarşaf çarşaf haber yaparken ve herşey bu kadar göz önündeyken biz hala "mahalle baskısı" konuşuyoruz.

Bu toprağın değerlerine çoktan yabancılaşmış,binlerce yılın birikimi olan onca değere küfretmeyi marifet bilen ve bunu demokratikleşme,modernleşme sayan insanların başörtüsüne veya türbana bu kadar karşı olmalarına artık birşey demiyorum,diyemiyorum ama temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilen ve her defasında sadece konuşulanlarla kalan bu suni sorunların(türban v.b) gölgesinde bu ülkenin geleceğini satanlar ve onlara bilerek ya da bilmeyerek yardımcı olanlar;ya onlara ne demeli?

Ben biliyorum ne diyeceğimi: "hain dinazorlar..."
İyi uykular güzel ülkem,umarım uyandığında Rıza Tevfik'in Abdülhamit'e söylediği gibi şunları söylemezsin kendi kendine:

"Dîvâne sen değil, meger bizmişiz;
Bir çürük iplige hülyâ dizmişiz;
Sâde âdi degil, edebsizmişiz;
Tükürdük atalar kiblegâhina!.."

Hiç yorum yok: