2 Nisan 2010 Cuma

Altın Makas

Yukarıdaki yazı başlığı size ne çağrıştırıyor?

Biraz yerel esintiler taşıyan bir kuaför adı?Belki bir terzi,belki de soyadı makas olan ve kendini çok değerli gören bir aile işletmesinin adı?

Tercihler çoğaltılabilir,üzerine olur olmadık espriler yapılıp işin tadı dahi kaçırılabilir.Ama dün bu kelimeyi bir tartışma konusu içinde kullanıldığını duyunca açıkçası şok oldum.

Bu tabir Nt mağazalarının üst düzey yöneticisi olan şahsa yönelttiğim bir sorunun cevabı etrafında dönen tartışma içerisinde geçti.Bir kitap,kırtasiye,teknoloji mağazası formatında faaliyet gösteren kurumun böyle bir kelimeyle ne işi olabilir diye soracaksınız elbette.

Anlatayım.

Kitaplara düşkünlüğü olan biri olarak,her daim uğrak yerlerimden biri olan nt'ye son yıllarda(6-7 senedir) uğramaz oldum.Gitmeyiş nedenim hem siyasi hem de nt'nin sebebi anlayamadığım şekilde getirdiği yazar ve yayınevi sayısındaki gözle görülür azalmaydı.

Bunun sebebini sordum.

Gelen açıklama bunun çeşitli sebepleri olduğuydu.Mesela farklı yayınevinden çıkan Ekrem Dumanlı'nın kitabını bile satmıyoruz dedi hemen savunmaya geçercesine.Hem ticari hem siyasi hem itikadi yönleri olan bu kararın derinlemesine analize ihtiyacı olduğu kanaatindeyim.

Özellikle bazı kitapların "sakat" olduğu için satılmadığı,kendi yayın evlerinden çıkan ve özellikle 18 yaşaltına hitap eden kitapların ise "büyüğümüz" dediği kişi tarafından incelendikten sonra yayınlandığı ve kelimelerin bile tek tek incelendiğinden bahsetti.

Ama en vahim nokta "Altın Makas" işlemiyle kırpıntıya uğrayan kitaplarla ilgili söylediği cümlelerdi.İtirazımı hemen yaptım,bunu yapmaya hakları olmadığını,insanın akıl ve irade sahibi olduğunu,buna ancak ve ancak "birey"in karar verebileceğini söylediğimde bahsekonu kitapların çocuklara yönelik olduğunu,onların bu yetiye sahip olmadığını söyledi.

Gerekçeleri söylemek,buna haklı dayanak noktaları bulmak hiç de zor değildi.Örneğin "başı açık" bir bayanın küçük yaştaki oğluyla geldiği nt mağazısında oğlunun "anne hangi kitabı alayım?" diye sorduğunu, annenin ise "burda zararlı birşey yok istediğini alabilirsin" diye rahatlıkla çocuğuna özgürlük alanı(!) yarattığından bahsetti.Üstelik kadının başının açık olduğu da özellikle vurgulandı,başı açıkların zararlı,ahlaksız şeylere meyyal bir kimliğe sahip olduğunu ima edercesine.

Peki şimdi sormak istiyorum,düne kadar yazarınız olan,TCK 301'den yargılanan ve şu an Türkiye'nin en çok satan yazarları listesinde yer alan Elif Şafak neden mağazalarınızda yok?Sizin "iyi çocuk, Doğan medya yazarı" Eyüp Can'ın eşi,mahallenizin delikanlılarını baştan çıkartıyor diye mi bu mahçup sessizlik?

Mesela Taha Akyol'un "Ama Hangi Atatürk?" kitabı doğan yayıneviyle çalışmanıza rağmen neden raflarınızda gözümüze ilişmiyor.

18 yaşaltındaki çocukların fikri dünyasının çok üstünde olacak bazı romanların,siyasi kitapların,otobiyografilerin yer almamasını nasıl açıklayacaksınız?

Yüzlerde bir gülümse,sadece tercih meselesi deyip geçiştirilmek istenen ve karıştırma o kadar diyen bir memnuniyetsizlik ifadesi.

Evet Altın makas...

Altın nesil için bir altın makas.

Bir zihin ve kimlik inşası.Kimlik inşa edelim demiştim önceki yazımda,okuyarak,okuduğumuzu analiz ederek,sindirerek ama onlar sadece kendi istedikleri yazarları,yayınevilerini kendi istedikleri ölçüde veren bir muhafazakar demokrasi ahlakıyla yapıyorlar tüm bunları ve ortada ne fikir kalıyor ne analiz ne sorgulama ne eleştiri ve dolayısıyla ne de bir fikri tartışma.

Var olan şey zorlama etiketlerle sınıflandırılmış yığınların biat sessizliği.

Dün laikliği araçsallaştırılarak "seküler modern bir ulus" yaratma tahayyülüyle yola çıkanlarla,bugünkü sözde islamcı demokrasi mücahitleri arasında ne fark var?

Herkesin kendi gerçeğini mutlak doğru olarak öteki gördüğüne dayattığı bir toplumun en temel hak ve özgürlüklerde dahi anlaşamamasının nedeni tam da bu sebepten ileri gelmiyor mu?Bugünlerde yaşanan anayasal tartışmaların nedenlerinden biri de bu değil mi?

Cumhuriyetin modernleştirici seküler pozitivist anlayışını dayatan zihniyetin zorlamalarıyla gelinen bu noktada toplumun üzerinde bulunduğu fikri zemin iman ve hakikat noktasından kaymakla kalmayıp "idealize edilmiş toplum", "bir altın nesil" yaratma kaygısı veya gayesiyle fikri gelişmesi engellenmiş ve muhafazakar bir ikiyüzlülük ortaya çıkmıştır.

Modern bir asr-ı saadet idealiyle başlayıp bir fikri çöküş,bir zihinsel açlık,derinliği sığ bir toplum,gözü doymak bilmeyen bir müslüman(!) prototipi yaratmanın vebalini kim ödeyecek?Bütün bu yaşananların ne bu millete ne bu ülkeye bir faydası olmadığını son 7-8 yıllık süreç bize apaçık göstermedi mi?

Bunun içindir ki benim gözümde altın makaslı nesil,fikri gelişimi başlamadan budanan ve istenen boyda ve şekilde yetiştirilen,zihinleri ruhban elbisesine bürünmüş rahibe ve rahiplerden öteye geçemeyan kayıp bir nesildir.

Altın makaslı terziler simokin giyip batılı tınılar eşliğinde balolarda boy göstermenin birşeylerin karinesi olmadığı anlamalılar artık,altın makaslı sivil vesayetçiler de laisizmin ideolojik tersinin şekil değiştirilmiş formlarını demokrasi mücadelesi altında allı pullu cümlelerle bize satmaya çalışmasınlar.

En önemlisi...

Devlet içine düştüğü kimlik bunalımından çık(a)madıkça laikler,dinsizler,dindarlar,liberaller,muhafazakarlar kendini ne şekilde ve nerde tanımlarsa tanımlasınlar bu milletin evlatları kayıp bir nesil olarak büyümeye ve bu cumhuriyet 150 yıllık modernleşme,laiklik,din ve toplamında kimlik çatışmalarının gölgesinde yıkılmaya yüz tutacaktır.

Yapmayın efendiler,milyonlarca kilometrekareden çarpışa çarpışa bir avuç anadolu toprağına sıkışan bu milletin evlatlarının gidecek başka bir toprağı,başka bir ülkesi yok.

Lütfen...
Artık yeter...

Hiç yorum yok: