28 Nisan 2010 Çarşamba

...


Sözün bittiği yerdeyiz.

Naylon bir ulus yaratmak kaygısıyla 150 yıldır yapılanların bizi getirdiği yer işte burası:

Bırakın kendi sınırlarını korumayı el kadar bebeklerin gencecik kızların tazecik bedenine tecavüzü engelleyemeyen bir devlet...

Fırat kenarında kaybolan koyunun hesabını verme düsturuyla yola çıkanların, bu milleti koyuna çevirip sonra devlet aygıtıyla kurt yaptıklarına parçalatmalarını, bir filmi izler gibi izliyoruz.

Hadi alkışlayın kendinizi...

Tecavüzcüye af çıkaran,hırsıza kırmızı pasaport veren,eşe dosta ihale dağıtan o pislik ellerinizle alkışlayın kendinizi.

O zavallı insancıklara oy veren ellerinizle alkışlayın.

Sonra sözde vicdanlarınızla demokrasi için adalet için insanlık için meydanlara inip ideolojinize göre sloganlar sıralayın.

Tekbirler getirin.

Türkiye Laikliktir Laik kalacak deyin.

Dindar Cumhurbaşkanı seçtirmiyorlar diye ağlayın.

Pisliğinizi örtmek için cumhuriyete sahip çıkmakla apış aranızı açmayı nasıl eşitlediğinizi hayasızca haykırın.

Hadi ne duruyorsunuz.Bunca zaman efendileriniz size böyle bağırın demedi mi?


bu toplumu sadece sloganlarla düşünen ve sürüleştiren dimağlardan oluşuyor zannediyorsunuz değil mi?!

Sizler adına her ne deyip kurulduğunuz o tahtların sallanmasına izin vermeyeceğinizi verilmeyeceğini sanıyorsunuz değil mi?

Yanılıyorsunuz.

Biz burdayız.
Nazım hikmet'in dediği gibi akdenize bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim, binlerce kez gömmeye çalışsanız da bizim bu anadolu toprağı bizim!Burdayız ölene dek.

Bu millet kendinin efendisi olacak er ya da geç o zaman görün bakalım o kurulduğunuz saltanat kayıklarının alabora oluşunu..

Ama herşey bi yana o güzel günleri göremeden,17. devletini kurmuş bir milletin böyle sonu karanlık bir yolda duvara çarpa çarpa dağılmasını zoruma gidiyor.

İşte herşey bir yana böyle ölmek silinip gitmek yok mu...
En çok da o koyuyor afyon ovasından izmire dört nala düşmanı kovalayan bir neslin evladına.

Hiç yorum yok: