23 Mart 2011 Çarşamba

Ağlar Ayağımıza Bağ Olurken

Biten günlerin o yorgun akşamlarında birşeyler yemek için mutsuzca girdiğim mutfakta kendi kendine birşey mırıldanan ve toplumsal algıda "deli" diye yaftalanan insan misali orda öylece açık duran ve kendi kendine amaçsızca sesler çıkaran televizyonda son birkaç gündür dikkatimi çeken, gsm operatörlerinin anayasa/ tüketici hakkı anafikri etrafındaki reklamları oldu.

Reklamların zihnimdeki domino etkisi beni gerilere götürdü.

İmparatorluklardan ulus devletlere kanlı savaşlarla evrilen süreçleri ve bugünlere geldiğimizde karşımıza devletin sosyal niteliğini gözardı eden özel sosyal ağlarla reorganize edilen paralı cumhuriyetlerin/şirketokrasilerin ihtişamlı yükselişini düşündüm.

Bireysel emeklilik, sağlık, hayat, trafik, işsizlik, ferdi kaza, kişisel güvence, kişisel sorumluluk, işyeri, ev, otomobil gibi yüzlerce kalemden oluşan sigortalarla insanları devlet çatısının güvenilmezliği saikiyle davranmaya, kendini garanti altına alma dürtüsüyle hareket etmeye teşvik ederek zihinlere zerk edilen şey aslında devletin yakın gelecekte cici baba rolünü de bırakacağı mesajıdır.

Mesajı aldım ve düşündüm. Bu cahil algılayışım ve kıt bilgimle bildiğim bir şey var ki, modern zamanlarda bilmek hem güç hem de karanlıktır.O karanlığı yırtmak için düşünmeye ve sorular sormaya başladım.

Aklım o deli misali kendi kendine sordu: Tüsiad'ın devlet şeklinin cumhuriyet olduğuna dair madde dışında değiştirilemez hiçbir hüküm olmayacağına dair kamuoyuna paylaştığı anayasa taslağı ışığında, küresel bir marka haline gelen gsm şirketlerimizin "anayasa metinlerini" nasıl okumalıyız?

Ergenekon operasyonlarıyla psikolojik terör, nefret suçu gibi muğlak ifadelerle gazeteci tutuklamalarının başladığı, sehven yapılan telefon kayıtlarıyla hayatların karartıldığı bugünlerde cep anayasaları, tüketici hakları bildirgesi sizce de birçok açıdan çok anlamlı değil mi?

Neden şununla görüştün? Neler konuştunuz? Telefonunuzun şu gün şu saatte şu örgüt üyesiyle aynı alan içinde sinyal veriyormuş gibi buram buram tuzak kokan sorularla hukukun işletildiği bu günlerde operatörlerden birinin sizlere verdiği "anayasal güvence"lerden biri ironik bile olsa şöyle:

madde 10: Güvenlik Hakkı. Kişisel bilgilerinin korunması herkesin hakkıdır.

Sehven yapılan kayıtların "yeni devlet düzeninin bekası için" bu madde çerçevesinde mi yapıldığı sorusunu bir kenara koyaraktan devam edelim.

Gsm şebekeleriyle, sosyal ağlarla kontrol altında tutulan insanoğlunun, vatandaş kimliğinden birey kimliğine sert bir biçimde savrulduğu günümüzde küresel şebekelerin, şebekeler üzerinden bir toplumu nasıl şebeğe çevirdiğini, insan onurunu, şerefini, mahremini nasıl ayaklar altına aldığını görmemek için sadece gözün değil, vicdanın da kör olması lazım.

Ama görünen o ki şebekelerin afilli anayasalarının dibine düştüğü notlarla her daim kazıklanacak olan modern zamanın "akıllı bireyleri", çoktan onların çekim alanına girmiş bile ve birkez girdin mi bu oyuna bir daha çıkışına izin vermezler. Ya onlardansındır ya da bir hiç. Hiç değilsen bile yukarıda görülen örneklerde olduğu gibi bir hiçliğin içinde kaybolman için elinden geleni yaparlar.

Mesela facebook hesabınıza bakın, silebiliyor musunuz? Dondurmak dışında yapabileceğiniz birşey var mı? Bireysel emeklilikte en az 10 yıl sistemde kalmanız zorunlu ki ödemeyecek hale geldiğinizde de ne tesadüftür ki sadece hesabınızı dondurabiliyorsunuz.

Birkez girdin mi o oyuna bir daha çıkamazsın.
Dedim ya bilmek hem güç hem karanlıktır. Keşke bu sığ anlayışım ve bilgim dahi olmasaydı. Çünkü bildiklerin karşısında her gün biraz daha yorulursun. O iflah olmaz çekimin yarattığı toplumsal duyarsızlık karşısında delirmenin eşiğine gelir ordan umursamızlığın, boşvermişliğin karanlığında kaybolursun. Bildiklerinin ağırlığıyla yaşamak ve onların unutmak istemenin gelgitleri arasında gider gelirsin.

Televizyondan bir ses gelir yeniden cep anayasası, tüketici hakları, faizsiz masrafsız kredi sözcükleri uçuşur havada.Yemek yerken düşünen, fikri hareketlilik dışında dışardaki dünyayla tüm bağı ekrandan gördükleriyle olan ve fiziken eyleme geçememekten obezleşen ve her gün biraz daha mutsuzlaşan bireylerden biri olmuşsunuz artık.

Nereden başlamalıyım diye sormaya ve cevabı duymaya hala cesaretiniz varsa; o cevap aynaya baktığında gülümseyerek güne başlayacağını ve en iyi (b)ağın birinin elini tutup gözüne bakmaktan geçtiğini bilmektir.

Modern zamanların bilge bir delisi olmak dileğiyle.

1 yorum:

Tuvana dedi ki...

Cahalet mutluluk demişler duymadın mı? Bildikçe daha çok şey kafanı karıştırır. Düşün sevdiğini ilk başlarda her şey güzel giderken tanıdıkça artar sorunlar. Artık girdin o yola çıkamazsın aşk yolundan da tıpkı devlette anlattığın sistemde ki gibi. Sen en iyi gel bu taraflara da değişik hava iyi gelir sana :))