20 Eylül 2011 Salı

Arap Baharı : Kudüs'ün Ebedi Çöküşü

Ruhu ve toprakları bölünmüş Filistin devleti'nin tanınması için Mahmud Abbas cuma günü Birleşmiş Milletlerin kapısı çalacakken, 2.katip düzeyine inen İsrail-Türkiye ilişkileri elbette daha da anlamlı hale gelmektedir. Erdoğan profili üzerinden Ortadoğu'ya ihraç edilen laiklik sosundaki sekülerizm bölgeyi daha derin çatışmalara sokacağı ortada iken, kitleleri yıllardır bunaltan diktalardan kurtulmanın verdiği afyon mudur büyük resmi görmemizi engelleyen?

Diktalar devrilip, zihniyetlerini gücü ve iktidarı kayıtsız ve şartsız sürdürürken hangi demokratik gelişimden bahsedilebilir. İsraile rest çeken rol model Türkiye'nin, İsrail işgalini meşrulaştıracak ve Kudüs'ü sonsuza dek kaybettirecek bir filistin devletine yeşil ışık yakan batıdan bağımsızmış hareket ediyormuş gibi rol kesmesi, tarihsel misyonuna ihanet etmesinden başka birşey değildir.

Arap baharı, devlet olarak varlığı tanınmış bir Filistin devletiyle gazı alınan kitlelere, modern kukla iktidarlarla demokrasi vadetmek ve İsrail'i düşman arap denizinden kurtarmaktır. Bu israili resmen tanımak ve kudüsü kaybetmektir ki bu ancak ve ancak meşhur bir tabirle karizmasını kiralayan liderler ve sahte demokrasilerle mümkün olacaktır.

Bunları anlamak için de Anadolu'ya bakmak yeterlidir.

'90'lı yıllarda muhafazakar kitlelerin asla kabul etmeyeceği yaşam tarzlarını, düşünüşlerini, siyaset yapma biçimlerini, hayat algılayışlarını bugün çok rahat bir şekilde yapmaları ve bunu sanki yıllardır yapıyorlarmış gibi büyük bir özgüven içinde yapmaları, liberal aydınlanmacılığın katarına eklemlenerek egemen devlet aygıtıyla yaptıkları mücadelede galip gelmeleridir. Kitleleri buraya angaje etmek de onların içinden gelen ancak batı tipi modernleşme dayatan liberal aydınlanmacılığın pragmatizme esir olabilecek "ak profiller" ile mümkündü. Sonuç olarak kitleler bu yolda kirlendi, yozlaştı ve nihayetinde yollarını kaybettiler.

Arapların bugün eklemlendiği zihinsel katar da, Türk liberal aydınlamacılığıdır. Erdoğan bunun simgesel ölçütü, Ortadoğu'daki lokomotif gücüdür, aynen Anadolu'da olduğu gibi. Türkiye'de muhafazakar zihinler nasıl kirlendi, islamı siyasallaştırdıkça müslümanlıktan nasıl uzaklaştılarsa,  araplarda hüsnü mübareğin, zeyd bin ali, kaddafinin ardından kaldırdıkları Filistin ağusu dolu zafer kadehleriyle bu kirli süreçten özünde benzer araçlar ve sahte amaçlarla geçmektedirler. Bu süreç yeni bir 1948- israil'in kuruluşu- sendromudur.

Şimdi rehberleri Erdoğan'ın israile restini ve gelecek filistin zaferini konuşmakla meşguller ama uyandıklarında çok geç kaldıklarını ve savaşacak onurlu bir orduları dahi kalmadığını anlayacaklardır.

Hiç yorum yok: