1 Mart 2012 Perşembe

Elif Şafak / İskender

Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.. En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...



Elif Şafak'ın İskender adlı romanını okuyup okumama konusunda kararsız kalmıştım. Sanırım biraz ön yargılı davrandım. Bir arkadaşım pek beğenmemiş okumasan da olur demişti. Daha sonra beğenen bir arkadaşımın kitabı bana vermesi üzerine okudum kitabı ve gerçekten beğendim. Elif Şafak kelimelerle çok güzel oynuyor. Bazı kitaplarını bitirmek bu yüzden zor gelmiştir bana. Her cümlesi insanı düşündüren boş olmayan kelimeler.

Romanda olay Londra’ya göç etmiş Türk-Kürt kökenli ailenin geçmişi ve şimdiki anı arasında gidip geliyor. Kitapta en çok beğendiğim yön ise farklı kişilerin farklı iç dünyaları ve farklı tepkileriyle - aynı hayat gibi – akıp gitmesi. Tek bir kişi değil kişi kişi analiz ediliyor kitaptaki kişiler. Genel olarak da anne-oğul çerçevesinde dönüyor hikâye. Erkek kılığına girerek kitabının kapağında yer alması ise çok daha önemli olmayan bir ayrıntı. Bence sadece pazarlama taktiği. Kendisini çok beğendiğim Elif Şafak’ı bu kılıkta görmek biraz da hoşuma gitmedi.  

İskender doğu- batı, kadın- erkek arasındaki gelgitleri ile insanı sıkmadan ve farklı analizleriyle elinizden bırakmamanıza neden oluyor. Hayatın insana neler verip aldığını oturup düşünüyorsun. Kader mi insanı bu güne getiren yoksa insan mı kaderine yön veren diye düşünmeden de edemedim.

Gündemde yer alan çalıntıydı, okunur okunmaz tartışmalarına rağmen bence okunmaya bir roman değer.

Hiç yorum yok: