2 Nisan 2009 Perşembe

Enflasyon

Fiyatlar genel seviyesinin sürekli olarak belirli bir düzeyin üstünde artmasına enflasyon denir. Ekonomistler %3–4 seviyesinin üstüne çıkmasının tehlikeli olduğunu söylerler. Peki, %3–4 seviyesinin altındaki enflasyon olmalı mı yoksa hiç olmamalı mı? Aslında %3–4 seviyesindeki enflasyon ülke için gereklidir. Çünkü fiyatların hiç yükselmemesi de yatırımcı açısından kötüdür. Motivasyonunu kırar, yatırım yapmak istemezler. Bunun sonucunda faiz lobisi oluşur. Yani şirketler parasını yatırım yapmak yerine bankaya yatırır, faaliyet dışı gelir olarak bilânçosuna kaydeder.

Enflasyon kısa dönemde istikrarı etkileyerek gelir ve kaynak dağılımını bozar. Uzun dönemde ise büyüme ve kalkınmaya zarar verir. Bu nedenle enflasyon tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

Sonuç olarak birçok alanda soruna neden olan enflasyon ile nasıl mücadele etmeliyiz? Maliye politikası açısından bakarsak kamu harcamaları düşürülebilir ya da kamu gelirleri arttırılabilir.

Kamu harcamalarının alt kalemlerinden olan transfer harcamalarında kısmaya gidebilir devlet. Fakat transfer harcamalarında yeşil kart, burslar vb. harcamalar yer almaktadır. Zaten bunları kullananların durumu iyi olmadığı için bu alanda kısmaya gitmek devlet açısından da sıkıntıya neden olabilir. O zaman devlet transfer harcamalarında verimsiz harcamaları azaltabilir. Yolsuzluğa giden para, yanlış kullanılan paraların önüne geçebilir. TV, buzdolabı, kombi gibi lüks tüketim sayılacak harcamalar yapılmayabilirdi. Lüks tüketim ürünü sayılan bu ürünler zaten suyu, elektriği olmayan yerlerde dağıtılarak sırf oy maksimizasyonu için verimsiz harcamalar yapılmaktadır.

Kamu harcamalarının diğer bir alt kalemi de yatırım ve cari harcamalarda neler yapılabilir? Cari harcamalardan başlarsak bu konuda çok fazla kısmaya gidemeyiz. Çünkü çalışanların maaşını kısmak tepkiye neden olur. Burada da verimsiz kaynak kullanımı azaltılabilir. 10 kişinin yapacağı işi 15–20 kişi yaparak fazla harcamaya ve verimsizliğe neden oluyoruz. Şöyle bir sorun var burada da, devlet kadrosuna giren birini çıkarmak kolay olmuyor. Bu nedenle devlet cari harcamaları kısmak yerine aslında hiç yapmaması gereken bir alanda kısmaya giderek yatırım harcamaları azaltılıyor. Halk bunu fark etmiyor. Anlamadığı içinde tepki vermiyor. Kısa vadede çözüme neden olsa da uzun vadede işsizliğe neden oluyor. Burada verimsiz yatırımlar azaltılabilir. Bunu yapmakta zordur. Çünkü siyasiler memleketleri için gerekli olmayan harcamalar ( çok lazım olmayan yerlere havaalanı, üniversite vb. yatırımlar) yapabiliyorlar.

Kamu gelirlerinde artmayı nasıl yapabilir devlet? Bunu ilk başta harcama vergileri ile yapar çünkü ekonomide mali anestezi ( yani hissettirilmeden alınan vergi ) ile BSMV, KDV arttırabilir. Ayrıca harcama vergisinin seçilme nedeni tabanının geniş yani mükellefinin çok olması. Yeni doğan bir bebek için alınan bez, bebek maması ile bebek bile vergi mükellefi olabiliyor. Buradaki sorunda temel ürünler ile lüks tüketim mallarının vergilerinin aynı olması. Bu zengini fazla etkilemezken fakiri etkilemektedir.

İkinci etkili vergi türü kişisel gelir vergisidir. Mükellefi harcama vergisine göre az olduğu için 2. sırada kullanılıyor. Burada da kaçakçılık, kayıt dışılık nedeniyle eksik gösterilen maaş ile vergisini olması gerekenden az ödüyor.

Burada dilim döndüğünce bildiklerimi kullanarak enflasyonu ve enflasyonun mücadelesini anlatmaya çalıştım. Genel olarak baktığımızda aslında sadece hükümet değil bizde bazı alaverelerle ya da bize uygun gelmediği için karşı çıktığımız şeylerle enflasyona neden olabiliyoruz. Hükümeti desteklediğim yok onlarında eksikleri var fakat halkında eksikleri var. Kriz olduysa bunun nedenini birazda etrafımıza bakmalıyız. Verimsiz çalışanlar, işverenler, öğrenciler… Herkesin bunda payı var. Okullarda 4 yıl üniversite eğitimi alıp üstüne 1–2 yıl dışardan takviye ile KPSS tarzı sınavlara hazırlanılıyor. İlköğretim 4. sınıftan itibaren İngilizce görülmesine rağmen lise bittiğinde kaç öğrenci çok iyi İngilizce biliyor? Tartışacak o kadar çok şey var ki aslında. Bu nedenle eleştirmeden önce kendimize de bakmalı aynayı birazda kendimize çevirmeliyiz,kendimizdeki eksikleri de düzeltmeliyiz diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok: